Belki yöneticiniz, işinizde başarısız olduğunuzu söylüyor ya da tam tersi başarılı olduğunuzu söylüyor ancak siz o başarı ve tatmin hissini yaşamıyorsunuz ve doğru işte olup olmadığınızı merak ediyorsunuz. Peki, doğru işte olup olmadığınızı anlamak için kendinize hangi soruları soruyorsunuz?
Yeterince para kazanıyor muyum? Terfi imkanım var mı? Meslektaşlarıma/arkadaşlarıma kıyasla kariyerimde iyi bir yerde miyim?
Bu soruların hepsine evet dediğiniz halde, yine de mutsuz musunuz ve bu durumu anlamakta zorluk mu çekiyorsunuz? Aslında nedeni basit. Kendinize doğru soruları sormuyorsunuz.
Ekonomik sistem temelde bencil varlıklar olduğumuz düşüncesi ile kurulmuştur. 20’nci yüzyılda işten asıl istediğimiz şeyin statü, para ve güç olduğunu düşünürdük. Ancak, 21’inci yüzyılda, işten beklentilerimiz arttı. İşin hayatımıza anlam katmasını, diğer bir deyişle değer verdiğimiz, önemli bir şeye katkıda bulunduğumuzu hissettirmesini bekliyoruz. Yaptığımız iş bizim için anlamlı değilse, iyi de para kazandırsa, büyük prestij de sunsa, bizi boğuyor, ruhumuzu eziyor. Bu yüzden, bazıları çok başarılı olarak görülen kariyerlerini değiştirmeye karar veriyorlar. Liderlik konusunda ilham verici konuşmaları ile tanınan Simon Sinek, bu kişilere iyi bir örnek.
Anlamlı iş, uğruna zorluklara katlanmak isteyeceğiniz bir amaç verir. O zaman hayalleriniz şekillenir. Hayallerinize doğru kariyerinizde ilerlerken karşılaştığınız zorlukları yetenek ve becerilerinizi geliştirerek aşarsınız ve bu da size potansiyelinizi açığa çıkarmanın verdiği hazzı yaşatır.
Filozof Bergson’a göre, kariyer, kişinin eylemleri ve yaşantısıyla şekil alıp ortaya çıkan bir gizil-güç evreni. Yani kariyer bir “etkin oluşum ve varoluş” alanı. Kişi potansiyelini keşfederek ve potansiyelinin entelektüel, fiziksel ve zihinsel yönlerini yaptığı işte ortaya çıkararak, bir nevi kozasından çıkıp, kendini gerçekleştirebilir. Böylece, tatmin edici bir kariyer yaşamına kavuşabilir.
Bunu başarmak için öncelikle, kendi kariyer gelişimimizi sahiplenmeli ve kariyerimizi bilinçli bir şekilde tasarlamak için kafa yormalıyız. Kariyerimizi tasarlama sürecinde, içerden dışarıya bir yol izlemeliyiz. İlk olarak özgün niteliklerimiz, değerlerimiz, güçlü yönlerimiz ve içsel eğilimlerimizden (motivasyon unsurları) oluşan potansiyelimizi keşfetmeye odaklanmalıyız. Sonra, potansiyelimizi ortaya çıkarabilecek ve severek yapabileceğimiz bir işin ne olduğunu bulmak için kolları sıvamalıyız. Sevdiğiniz iş sizi hayallerinize yaklaştırır. Aşıklar Şehri (La La Land) filminde caz piyanisti olarak çalışmak isteyen ama para kazanamadığı için bir arkadaşının popüler müzik grubunda çalan Sebastian’a sevgilisi Mia, ‘yaptığın müziği seviyor musun?’ diye soruyor. Sebastian da ‘hayır, ne fark eder ki?’ diyor. Mia ‘Hayalinden vazgeçeceksen tabii ki fark eder’ yanıtını veriyor.
İnanıyorum ki hepimiz belirli dönemlerde, özellikle de işte süregelen bir tatminsizlik, huzursuzluk ve demotivasyon yaşıyorsak, kendimize doğru soruları sorarak, yanıtları üzerinde düşünmek için zaman ayırmalıyız. Bana göre, 4 temel konuda ihtiyaçlarımızı araştırmamızı sağlayan doğru sorular şunlar:
Love => Seviyor muyum? Yapmayı istiyor muyum?
Inner gifts and talents => İçsel yetilerim ve yeteneklerimi kullanıyor muyum? Yapabiliyor muyum?
Value => Yaptıklarım değerli mi? Çabama değer mi? Yapmalı mıyım?
Environment => Kendimi güvende hissettiğim, görüldüğüm, takdir edildiğim bir iş ortamında mıyım?
Bu dört temel konunun İngilizcelerinin baş harfleri, İngilizce’de yaşa, yaşam, diri, canlı anlamlarına gelen LIVE’i oluşturuyor. Bu sorulara yanıtınızın evet olduğu iş sizin için doğru iştir ve doğru iş enerji verir, sizi daha sağlıklı, canlı, mutlu hale getirir.
Belki bazılarınız benim için artık çok geç diye düşünecektir. Kendi değerinizi ortaya koyacak bir işte çalışmak ve tatmin edici bir kariyer yapmak için hiçbir zaman geç değil.